2 Şubat 2010 Salı

...ve kalbi kırık mefisto üç gün boyunca yataktan çıkmaz!

"yavru kuşum ben bir türlü beceremiyorum şu aptal telefonu kullanmayı. son gelen mesajın numarasını rehbere kaydedebilir misin?" dedi, kahveleri almak için mutfağa gitti. bu adamın teknolojiyle arasındaki ilişki, köyünün üzerinden uçak geçen amazon yerlisi misali. en zor şartlarda hayatta kalmayı beceren bir adam, sırf dokunmatik ekranlı diye, minicik bir aletin karşısında nasıl kalp krizinin eşiğine gelir, anlamış değilim. o kadar da anlattım, menüden mesaj listesine girip istediğini seçeceksin, sonra da numarayı kaydet diyeceksin; hepsi bu.

bir saniye ya.. nasıl mesaj o öyle?! hayır son gelen değil, şu üçüncü sıradaki. "sensiz ne kadar yalnız..." diye başlayan..  yok, böyle bir şey mümkün değil, ben yanlış anlıyorum kesin.

iç ses 1 : "kes saçmalamayı, zekamıza hakaret etme. böyle başlayan bir cümlenin sonu hayırla bitmez!"
iç ses 2 : "ıhh! mümkün değil diyorum sana, bu işte bir terslik var.."
iç ses 2 : "terslikmiş! oku da anla o zaman tersliğin kimde olduğunu. bildiğin salaksın kızım sen! ayakta uyutmuş adam seni!"
iç ses 1 : "tamam ya, okuyacağım. ama çok pis utanacaksın, söylemedi deme. yapmaz benim sevgilim öyle şeyler, görürsün bak. okuyorum işte.."

"sensiz ne kadar yalnız olduğumu bilmiyor musun? çektiğim acının hiç mi anlamı yok? ara beni, sev beni.. 05463949494"

...

kalbim kırıldı. hala kulaklarımda sesi: ÇAT!!!
evrilen, giderek büyüyen yankılı bir çatırtı boyunca yol alan çatlak..
yavaş ve acılı...
kalbim kırıldı...

...

"kaydettin mi numarayı?"

yüzüne bakıyorum, gözlerine..

"bebeğim?! neyin var? bir şey mi oldu?"

gözlerim iki kara delik gibi, biliyorum. sadece bakıyorum, görmeden..

"uyuyacağım ben. git artık!"

"ne oldu ama? söylemeyecek misin?"

"git!"

gitti. ama biliyorum, sabah gelecek. kahvaltı hazırlayacak her gün yaptığı gibi.. sonra beni uyandıracak, bense zaten uyanık olacağım. kulaklarımdaki ses dinmezken nasıl uyurum ki zaten?!

05463949494... ben ki kendi numarasını ezbere bilmeyen birisiyim, bu lanetli numara aklımdan çıkmıyor. her bir rakam değdiği yeri yakıyor kafamın içinde, kül ediyor.. neden yaptı bunu şimdi?!! neden?!! nasıl geçer ki bu kalp ağrısı..?! hem.. geçer mi??? salak sen de, içip içip kır bacaklarını, kaç ay boyunca şehir dışında kal, sonra işte böyle..

üç gün boyunca aklımda dönüp duran o ölümcül bir kaç kelimeyle birlikte yorganın altında yaşadım. ağırdır benim depresyonum, elle tutulacak kadar yoğun, kıvamlı.. hiçbir şeyi adabıyla yaşamayı bilmem zaten. hep büyük tepkiler veririm. susarım bir de, etrafımdakileri korkutacak kadar susarım. cevapsız çağrılarla dolu telefonum başucumda, öylece yattım.. eve her geldiğinde derdimi anlatmam için yalvarıyor başımda, tek kelime etmiyorum. umrumda değil, ağlasın isterse, tükensin. soru sorup gururumu ayaklar altına almayacağım. kendi gözümde daha fazla küçülmeyeceğim. konuşabilecek kadar sakinleşince de, git, diyeceğim, bir daha da gelme!

"bebeğim neden böyle davranıyorsun ya? ne yaptım ben, söyle? konuş, lütfen!"

"git, bir daha da gelme!"

işte söyledim.. yüzüme baktı öylece..

"gitmiyorum, dedi, sebebini söylemeden olmaz!"

"telefonundaki mesajı gördüm.."

"nasıl yani? hangi mesaj?!"

"aramanı isteyen mesaj! 05463949494!" telefonu kaptım elinden. silmemiş de mesajı, orada duruyor. silemez ki zaten, teknoloji özürlü! "işte bu!"

"ama bu.." başladı mı gülmeye, deli gibi gülüyor. allahım diyorum, dalga geçiyor bir de..

"sebebini söyledim işte. git şimdi, yolda gülersin artık. git diyorum!"

"ya bi saniye. sen aradın mı bu numarayı?"

"niye arayacak mışım? sesini duyup ne yapacağım ki? kim olduğunu öğrenip huzur mu bulacağım? bırak sevgilimin peşini mi diyeceğim? sen ne olduğunu bilmesen de gurur diye bir şey var, yapmam ben öyle şeyler. değmeyecek bir adamın peşine de düşmem, kavgasını da etmem!"

"o zaman ben ararım, sen de dinlersin."

"istemiyorum diyorum sana, dinlemeyeceğim!"

aradı numarayı, zorla kulağıma dayadı. nasıl çırpınıyorum kurtulmak için..

"bu servisin dakikası bilmem kaç kuruş olup.."

"nasıl yani ya? ama o mesaj tanıdık biriymiş gibiydi.."


"amaç da o zaten! kim olduğunu merak edip arıyorsun, karşına bu servis çıkıyor. e hazır aramışken konuşayım diyen birileri de vardır mutlaka." 

"hı??!"

"hala küs müyüz?"

"evet!"

"niye ya?"

"ne kadar üzüldüm ben, biliyor musun? sırf sen mesaj silmeyi bilmiyorsun diye hem de! ya bu telefonu kullanmayı öğrenirsin, ya da ayrılırız tamam mı?! çekemem ben öyle.. şu gülmeni de kes!!!"

iç ses 1 ve 2 aynı anda : "allah belanı versin vodafone! TMSF'nin eline düşüp rezil rüsva olasın, ödeme zorluklarına gelesin inşaallah! adı sanı kalmayasıca! tebligat üstüne tebligat yağar kapına umarım! o şebek beyinli reklamcılarının sırtını da bit yesin e mi?!! "