28 Nisan 2011 Perşembe

tayyip sen kocaman bir çılgınsın!



flaş!   flaş!!   flaş!!! 

devletlü padişahımız şeffaf bıyıklı I.recep, teknolojinin tüm nimetlerinden bilfiil yararlanarak ballandırdığı zihni sinir'lik "çılgın proje"sini açıkladı!

+ allahın izniyle avrupa yakasına yirmi milyar dolarlık mavi çizgi çekeceğim!!! istanbul iki ayrı şehir, ortadaki ada kompile hapishane!
-  hapishane mi?!
+ ne sandın? mustakbel ergenekoncuları koyacak yer mi kaldı memlekette?
-  sayın başbakanım, montreux sözleşmesi varken kim para verir geçişe?
+ vermesin! gemisini de alsın gitsin!
-  peki ya kuzey ormanları?
+ bir avuç çalı çırpı!
-  fay hattı?
+ gerekirse zamklarız! hiç bir masraftan kaçınmayız!
-  doğal denge?
+ hissettirmeden becermeyi de biliriz çok şükür!
-  o parayla önce her yağmurda sel olup taşan boklu dereleri mi ıslah etsek acaba?
+ sıçmazlarsa taşmaz!
-   rant diyolla başbakanım afedersin? peşkeşten sayıyolla?
+  durmak yok, rant'a devam!

bence artık dağılabiliriz, recebimin gözleri bir hoş bakıyor zira.. o değil de, bu proje evveliyatı olan bir fikir değil miydi? niye herkes yeni muamelesi yapıp ağzını ayırıyor ki? neyse, sıradaki şarkı recep için gelsin:


"ayranın yok içmeye, atla gidersin çeşmeye.
bu ne perhiz, what is this?
aman ismail, can touch this!


...

kırdığın potlar bini aştı, bak yanlışsın herkes kaçtı
ismail de buna şaştı, aklını seveyim lan ismail
lan ismail, atlı mısın, yavrum bağdatlı mısın
herkes zeka yaşını sorar, lan sen bu kadar tatlı mısın"





|

12 Nisan 2011 Salı

sümeyye'ye açık mektup

balım sümeyye,

seni çok iyi anlıyorum. zira, aynı olay benim de başımdan geçti. şöyle ki, bir gün iki arkadaş tiyatroya gittik. benim saçlarım mavi, arkadaşımınki kahverengi. gitmeden önce de, söylemesi ayıp, yanında bir baş soğanla kurufasülye yemişiz. bence çok normal. zaten rahmetli ninem, "soğan piyazın pezevengidir" derdi.. neyse, baktık başka yer yok, en önden iki koltuğa bilet aldık, oyunu izliyoruz. hatta bi ara "ulan ne salak kullar var, tiyatroda en ön dururken arkalardan bilet almış mallar" diye de içimizden geçirmedik değil. yalnız ben oyuna nasıl dalmışsam, arada sırada pırtladığımın farkında bile değilim. her şey normal seyrinde giderken baktım oyunculardan biri bana kaş göz oynatıyor.. 

ilkinde ne olduğunu anlamadık. sonrasında ben "vats roong vit yuu meeen?" demeye kalmadan adam kıçını gösterip "yuh ulan! nükleer atık mısın, manyak karı?!" deyince olay anlaşıldı. fakat öyle demese de durum belliydi, adam aslen benim pırtlamama değil, mavi saçlarıma takmıştı. hem de tiyatroda, hem de en ön sırada!!! bu ne cüret! madem saçlarımı maviye boyatacaktım, ne işim vardı benim tiyatroda! birkaç söylendikten sonra oyunu kesip bana arkasını dönerek burnuma doğru son derece gürültülü bir şekilde pırtladı ve "bakalım sen mi büyüksün, ben mi?!" diye bağırdı.

dur sen anlamamışsındır, ben tekrar edeyim: tiyatroda, bir oyuncu, oyunu keserek bir seyirciye pırtlıyor! hem de ne için? saçlarını maviye boyattığı için! ezilenlerin pilatformu feysbuk aşkına söyle sümeyye, sen ki babana iyilik olsun diye para veren adamların burslarıyla medeni topraklarda okumuş bir kızsın, dünyanın neresinde var böyle bir şey? bu nasıl bir şımarıklık, nasıl bir kabalık ve faşistlik, hatta nasıl bir cahillik ve medeniyetten nasibini almamışlıktır ya?! (şimdi kimse bana kalkıp da -bu çağda- tiyatroda hoş bir ritimle pırtlanmaz demesin taam mııı? biraz dünya görmelerini tavsiye ederim. ben gördüm, amerika'da sıçıyorlar!) sen hem halk tiyatroya gelmiyor diye salya sümük ağla hem de böyle.. ama ben üstün zekamla hemen çözdüm olayı, mesele aslında o sanatçıların halkı oralarda istemiyor oluşu! bu halkın benim gibi mavi saçlılarını tiyatroda görmeye tahammül edemeyen sanatçı herhalde sakallıyı, kıçını bit yemiş fakirleri, konuşmayı bilmeyen hayvanı, göbeğini kaşıyanı, bidon kafalıyı, bakanımızın da belirttiği üzere şişko dombililerini de görmeye tahammül edemez. yani bu ülkenin yüzde 80'i olan moron tabir ettiğimiz halkı (yüzde 20'ye laf eden yok yanlış anlaşılmasın, onlar senin benim gibi elit insanlar), tiyatroda istemez...

ama ben sanatı yine de seveceğim oyuncu pisliği! hatta hobi olarak da sanat uygulayacağım artık o ne demekse?! sana inat değil mi lan? sen istediğin kadar (bir tiyatro oyununu bölecek kadar) mavi saçlılardan nefret et, görmeye bile -hele de sanatsal bir faaliyette görmeye- tahammül etme; ben yine de tiyatroda pırtlamaya devam edeceğim. bununla ilgili ne yapacaksın??? her gördüğün mavi saçlıya küfür mü edeceksin? peki sen böyle hoşgörüsüz ve kaba bir tavrı sanatın neresine sığdırıyorsun? madem sen (önünde pırtlanamayacak kadar) yüce ve saygıdeğer bir sanatçısın, nasıl olur da insanların saç boyası tercihlerinden dolayı (asıl sebebin pırtlamam olduğuna inanacak değilim!) onlara yüzlerce seyircinin önünde pırtlayıp 3 oda 1 salon egolarını hiçe sayacak kadar hoşgörüsüz, kaba, sığ düşünceli ve çağın gerisinde kalmış olabilirsin?! hayvan oğlu hayvan! hani sanatçılar moderndi? hani sanatçılar özgürlükçüydü? hani sanatçılar duygusal ve insan-severdi? pırtlamak da insana ait bir durum değil mi? insanı seven biri bir insana böyle davranamaz! ve bir sanatçı da böyle bir hareketi yapamaz! 


o yüzden de, ne sen, ne de sanat camiamızda maalesef çokça rastlanan senin gibileri, saygıdeğer sanatçılar değilsiniz! ve son olarak; mavi saçlılara, ve sizden farklı olan herkese alışsanız iyi olur! çünkü biz hep burada, gözünüzün dibinde olacağız! ve içimizden geldikçe pırtlayacak, balgam atacak, çiğnediğimiz sakızı bilmem kaç ayda hazırlandığınız performansı sergilerken patlatıp sanatınızın içine sıçacağız! kork bizden faşist herif!!!


evet melül bakışlı sümeyye'm, 


seni de meşgul ettim alınmayasın, ama sinirim şeyetti çok pis oldum şu an. bu faşistleri kafalarındaki kalıplara gömmeli, sonra da ıslak odunla dövmeli. ne adab-ı muaşeretmiş, kaç nesildir hep aynı! yani değişmeyecekse yani, nerede kaldı ilerleme değil mi yani?! 


bitirirken, haklı davamızın savunucusu bu mantık şaheseri mektupları yayınlamaya devam etmeni diler, mağdur türbanından öperim balım. selametle...





|

11 Nisan 2011 Pazartesi

vaka-i sümeyye

haşmetlü padişahımız I.recep'in kerimesi sümeyye sultan, "genç osman" adlı oyunda kendisine ayıpçı hareketler yapıldığını, bununla da yetinilmeyerek "haka dansı"na kalkışıldığını söyleyerek beraberindeki 150 kişilik polis kafilesiyle tiyatroyu terk eylemiş...


sabahtan beri çeşitli kaynaklardan hem haberi hem de habere yapılan edepsiz yorumları okumaktan gözlerim şaşı oldu desem yeridir.. buradan yorum sahiplerine ninemvari sesleniyorum: "ya ne olacağıdı?! dünyanın bile onların etrafında döndüğü erdoğanzade'lerin feriştah sendromlu çiçeği nur yüzlü sümeyye, kendisine göz kırpan oyuncunun kaşını gözünü sineye çekip namusuna halel mi getireydi?"


olmaz öyle şey, titreyin ve kendinize gelin efendiler!!! bak "efendi" diyorum bir de, "lan" demem lazımdı. empati bilmeyen hayvan seni! yorum yapmaya kalkmadan, kaşı-gözü oynak bir adamın genç bir kızın psikolojisine verebileceği hasarı düşün önce, hıyar! ben düşünüyorum mesela, gözümün önünde aynen şöyle bir sahne canlanıyor:


+ anne! annecim!
- sümeyye? sen tiyatroda değil miydin, ne oldu yavrum?!
+ gözleriyle yidi beni hayvan, bakışlarıyla soydu.. edeleli kollarına kirpiklerinin gölgesi düşüyordu! ühü!
- kim o alçak sümeyye? söyle diyorum!
+ hadi o neyse ama bi de haka dansına başlayınca.. böyle gözlerimin içine baka baka... daha da gitmem ben tiyatroya!
- koş diyorum tayyip bey, kızın ırzına geçer gibi olmuşlar sen hala uyuyorsun!
+ ne diyosun hanım, nerede olmuş?
- tiyatroda ayol..
+ hiyeeyttt! tükürürüm lan ben böyle sanatın içine! tiz devlet tiyatroları kapatıla, en yağız yeniçeriler tarafından o zındığın ırzına geçüle, ertesinde yeni zellanda'nın kayaluk sahillerüne atula!!!
- padişahım çok yaşa!!!


eh, ucube heykel, başbakana hakaret eden blog, ecdada küfreden dizi, hükümeti devirmeye yeltenen kitap falan derken tecavüzcü barındıran devlet tiyatroları da kapatılır böylece.


hepimiz rahat ederiz, çok iyi olur, çok da güzel olur, tamam mı?!!





|

5 Nisan 2011 Salı

mad world




"a problem has been detected and your brain has been shut down!"

dıt.. 
dıııtt.. 
dııııııııııttttttt....


işte orada, tam da "cerebellum" nam mekanda vuku bulan mitoz bölünme sonucu aldığım mavi ekran ertesi kulaklarıma ulaşan mekanik sesin tavsiyesiyle hayattan elimi ayağımı çekmiş ve yalnızca hayati açıdan farz olan eylemlerde bulunmaktayım. örnek istemeyin, zira örneklemem pistir. lafın gelişi değil, kelimenin tam anlamıyla pis ve kokulu.. o kadar da netim. temel motor aktivitelerimi yerine getirebiliyor olsam da sarsaklığım su götürmez. fazla düşünce zihni bozuyormuş meğer, suç bana söylemeyenindir. velakin, düşünmemek gibi bir seçenek de söz konusu olmadığından sığ yaşama bel bağladım, mümkün mertebe yüzeyde takılıyorum. derinlerde oksijen yok, bu da benden sana günün tavsiyesi olsun okuyucu. şöyle ki, kati suretle o-ku-ma-ya-cak-sın!!! ilk emir, fitne fesat amacı güdülerek pis sırıtışlar eşliğinde verildi bence.. 

gerisi malum, bir aptal kutusu bulup kilitle kendini. farz-ı misal, ben zihnimi polisiye dizilere verdim, tepe tepe kullansınlar istiyorum.


"demode" ya da "salak" olarak yaftalanmak pahasına söylüyorum, şu yaşıma kadar csi izlemiş değildim. trt'de kanıt peşinde adıyla yayınlanırken denk gelmişliğim olmuştur belki ama başından sonuna izlediğim bir bölümünü hatırlamıyorum. 11 sezon yayınlanmış bir dizi olduğu düşünülürse, ben bile kendime hayret ettim sayılır. ama şimdi öyle mi ya? artık üç sezonu devirmiş bir insan olarak göğsümü gere gere söyleyebilirim ki... depresyonun dibine vurdum!


yok yanlış okumuş falan değilsin, bildiğin nefret ediyorum senden, kendimden, herkesten... nefret suçu işleyenlerin cezası belirlenirken depresyon hafifletici unsur olarak görülüyor mu bilmem ama bir toplu katliama niyet etmekteyim. içimizdeki hakim dürtü kötülük bazlı olmaya devam ettiği müddetçe bizden adam falan olmaz bence, kökümüze kibrit suyu dökelim gitsin! hayır senaryoların çoğu zaman gerçek hikayelere dayandırıldığını bilmesem, belki de hala sırıtabileceğim. ama onlar öldürülüp çöpe atılmış iki yaşındaki bebeler buldukça benim aklıma bilmem nerede okuma gafletine düştüğüm bir haber geliyor.. pedofiller, tecavüzcüler, ırkçı faşistler, zaaf anı vurguncuları gırla... ne lan bu öldürme tutkusu? tükürdüğümün masalında hiç mi iyi karakter olmaz arkadaş? okuduğum tüm üçüncü sayfa haberleri ziyadesiyle okunaklı bir şekilde gözümün önünden geçiyor günlerdir. e hani gündemden kaçıyordum ben? kavgadan, savaştan, iki kıytırık lafla tatmin olan cumhurbaşkanlarından, hırsından salya akıtan başbakanlardan, dört bir yanımızda kol gezen ölümden, ölmekten beter edilişimizden kaçıyordum ya?


olmuyormuş demek ki. ilk iş gidip aptullah'ın tivitırına üye olacak, akabinde netten nihat doğan'lı sörvayvır bölümlerini izleyip üstüne ayşe arman yazılarıyla cila çekeceğim. vasiyetimdir, ece temelkuran da beş ayrı dilde "ovırdoz absürd gerçeklikten mefta olan insanımsı" diye haber geçsin ardımdan. 


haa, otopsi falan yapıp kıçıma pamuk tıkamaya da kalkmayın. yakın beni. net.




|