6 Temmuz 2011 Çarşamba

belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu..

insanlar konuşur...

iletişim özürlü ve içe kapanık bir bünye için evrimin en büyük hatasının adı budur: "wernicke" beynin konuşmayı mümkün kılan merkezi.

siz hiç tıbbi bir engeli olmadığı halde konuşmayan, içine duyularıyla soğurduğunu dışarı kelimelerle atmayan bir insan gördünüz mü? ben görmedim. ve fakat hep böyle birini düşledim. ben anlatacaktım, o dinleyecekti. gülecektim, dinleyecekti. ağlayıp küfredecektim, o sadece dinleyecekti. ve ben tüm bunları yaparken gözlerim onun yüzüne bir anlığına dahi kaymadan karşıdaki duvarı inceleyecekti. fazlasıyla kaba, benmerkezci ve ahlaksız bir tutum mu? olabilir, ama bunu düşlemekten kendimi alamıyorum. çünkü benim için duygulardan bahsetmek zorlu bir eylemdir. kucağımda ceset taşımayı hislerimi açıklamaya yeğ tutarım. başkasının yanında ağlayamayanlardanım ben, sevdiğini söyleyemeyenlerden. hiçbir zaman yanımdakinin kulağına eğilip "canım yandı" diyememişimdir mesela. bu cümleyi sarfetmem için o insanla bir daha asla karşılaşmayacağımı garantilemiş olmam gerekir. çünkü ertesi gün son derece iyi niyetli de olsa bir soruyla karşılaşmak muhtemeldir ki, hayatta en sakındığım şey neredeyse budur. ben daha çok söylediklerim bir an sonra unutulsun isterim, bir daha lafı edilmesin, bir suç ortaklığıymışçasına geçmişe gömülüp gitsin. kuyuya bağırmak isteği benimkisi. peki ya kuyuların devri çoktan bittiyse? ve zaten insanlarla kuyuların tabiatı hiçbir vakit örtüşmediyse?!

edip cansever'in mucize kabilinden bir masası vardır ya hani, koydukça koyar üstüne de masa bana mısın demez onca yüke. kendimi onunla bir tutmaya ne zaman başladığımı hatırlamıyorum ama sihirli bir tarafım olmadığını fark edeli çok oldu. an geldi yıkılacaktım, artık kendi fazlalıklarımı taşıyamaz olmuştum. tanrının ustalık işi değiliz biz, insan ruhu o kadar da elastik değil işte. hayata sürtünerek yaşıyoruz çünkü. sürtünme katsayısı arttıkça ruhun da çatırdamaya başlıyor ve öyle bir an geliyor ki, kendi ateşine çıra olmamak için ayaklarını toprağa gömüp fazla elektriği boşaltma ihtiyacı hissediyorsun. 

sizin ruhunuzu gömdüğünüz kümbetler nerede ya da kime sır diyerek emanet ediyorsunuz anılarınızı, bilmiyorum. ama ben arka kapılarımın yerini belli etmeden, hiçbir kaprisimi rahatsız etmeden yaşayabilmenin yolunu defterlerde buldum. öyle ahım şahım şeyler de değiller hani; benim attığım adım sayısınca yol katetmekten yıpranmış, akla hayale gelmeyecek yerlere saklanmaktan hırpalanmışlar. hem sayfaları da kalbim kadar temiz falan değil üstelik, çoğu yerinde düşünürken bilinçsizce çizdiğim o resimlerden var ve santimetrekareye düşen gözyaşı miktarına göre değişiyor kabarıklıkları. hatta şimdi bakınca, bir başkasının hayatını yaşamaktan ölümün dahi zevkine varamamış, onca anı yükünün altında sırtı bükülmüş ve omuz seviyesi olması gerekenin hayli altında seyreden cansız bedenler gibiler. yakmam lazım biliyorum, rahatı çoktan hak etmiş sayfalardan arta kalanları rüzgara savurmam lazım. ama yapamıyorum. her sayfasına kazınmış satırlarda handiyse atan nabzı hissederken varlığını alevlere teslim etmek.. bunun cinayetten ne farkı olur?

aksine, ilk aldığım o gün aklımda yeniden canlanırken ellerim kapağına uzanıyor. dünyanın en büyük gizini eşikten geçirip odama taşıyormuşum gibi hissettiğim an.. masama koyup da "ben bununla ne yapacağım ki şimdi?!" diye kaldığım an.. aradan bir müddet geçtikten sonradır ki, ilk sayfasına rastgele iki cümle yazdığım an...


"insanlar konuşur... ve evrimin en büyük hatası budur."


not: "anılar ve anıların yüklendiği eşyalar" konulu bu zorlu mimi çok sevgili ayl-in yollamıştı. mimden çok, vahşi bir kumpas olduğunu ancak yazarken gözlerim dolduğunda anladım. ayl-in'e en içten teşekkürlerimle  :)))

14 yorum:

  1. çok utandım mikrop, yanaklarım kızardı yeminle. çok teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  2. "İçine duyularıyla soğurduğunu dışarı kelimelerle atmayan bir insan"...Çok sevdim, tüm yazıyı.

    YanıtlaSil
  3. ''harikasın''
    al benden de o kadar:)

    YanıtlaSil
  4. şu an şımarıyorum ama sen görmüyorsun matias ve iyi ki de görmüyorsun :)

    YanıtlaSil
  5. benim de yazmış olduğum bu mim ne harika yazılara vesile oldu böyle ne güzel :))

    YanıtlaSil
  6. Bence bu büyülü bir mim, sayesinde böylesine derin yazılar çıktı ortaya..

    Gözlerinle birlikte, gözlerimin dolduğunu bil istedim.. :)

    "Harika yazmışsın" ya da bunun gibi bir şey demek isterdim ama hislerimi anlatmakta yetersiz kalıyor.. Beni çok etkiledi bu yazı.

    YanıtlaSil
  7. o sitemden çok takılmaydı zaten ayl-in, ciddi değildim. yazabildiysem ne mutlu. sağol bu güzel yorum için. :)))

    YanıtlaSil

doğaçlama iyidir..